3 Haziran 2020 Çarşamba

instabloggercilik yalanı

alternatif başlık: keşfetinize düşen en minimal instagram hesabı 
-bu yazının kısa hali @tuhafsdiary hesabında bulunmaktadır-  


Gününüze uyandınız. birkaç işinizi hallettikten sonra oturdunuz evde bir yere. İnsan bu durur mu yerinde, bir aksiyon lazım. eliniz instagram hesabınıza gidiyor. Tıklıyorsunuz. Şimdi takip ettiğiniz sayfaların gönderilerine şöyle bir göz ucuyla bakıp (çoğunlukla hızlıca iki kere tıklamak suretiyle kalp atarak ve okumadan) hızlıca ilk gözden geçirmeyi bitirdiniz.


Hangimiz sabah akşam yulafla besleniyoruz ? Kaçımızın bütün kulaklıkları JBL, hoparlörleri JBL ve kaçımızın Macbook'u var ? Kaçımız ders çalışırken yanından Ipad'ini eksik etmez? Kaçımız su gibi Starbucks kahveleri içiyoruz ?
Sadece bu kadar mı sandınız? 



31 Mayıs 2020 Pazar

mayıs'ta bile oturup beklemişim e ö y i d 6

( edebi özellik yoksunu iç dökmeleri 6 / eöyid 6 şeklinde kısaltılmıştır, başlıkta uzun oluyor)
Mayısın son yazısı olsun diye 12 den önce paylaşıyorum bunu, devamını sonra yazmak durumundayım. Mayıs'ta yazılmalı çünkü. 

Belki bizim kitabımız burada bitmeli. Benim ellerime ve beynime bir kilit vurulmalı. Çünkü canın her istediğinde, tek mikro hareketinle bütün iç huzurumu yok edebilirsin. 

Müzikle başlıyoruz :)

''Don't tell me that it's over
The book of you and I''


22 Mayıs 2020 Cuma

mayıs da mayıs ayıymış ha feat Edip Cansever/ e ö y i d 5

( edebi özellik yoksunu iç dökmeleri 5 / eöyid 5 şeklinde kısaltılmıştır, başlıkta uzun oluyor)

Güzel bir yazı yazarken, (özellikle tam moda girmeniz gerekliyken) demeliler ki ; ''telefonu falan hiç kontrol etme. Sinirlerin hoplamasın.''  ... Bu yazıya bu girişle başladığıma göre, pek kolayca anlayabilirsiniz.

6 Mayıs 2020 Çarşamba

en iyiye özenmekten vazgeçiyorum/ edebi özellik yoksunu iç dökmeleri 4

Bir önceki yazıda size, hayatım şirazeden çıktığında hep aynı ritüeli yenileyerek kendimi toparlamaya çalıştığımdan bahsetmiştim. Bu sıralar yine o düzene geri dönmüşüm. Başka yöntemleri (düşünme şekillerini) denesem bile her seferinde birazcık ucundan kenarından ve köşesinden aynı devinime dalıyorum. Aynı tekerlek içerisinde dönerken anlamadığım bir şekilde hep aynı yol ile ayağa kalkmaya çalışıyorum. Kendimi kendi tarzımla yola sokmaya çalışıyorum.

the words that i  should have heard from someone 

4 Mayıs 2020 Pazartesi

olanla olunmuyor / edebi özellik yoksunu iç dökmeleri 3

2017 yılında iyi bir fen lisesinde son sınıfken, hayatın kime nerelerden yumruklar atabileceği konusunda ileri derecede fikir geriliği olan bir insandım.
Bir arkadaşım YGS sıralamasında Türkiye'de ilk 50'ye girmişken ve hep daha iyisine ulaşmayı hayal ederken, 29.000 li sıralamalarda olan ben onunla aynı hayaller kurabileceğimi, aynı yerlerde aynı mutlulukların altına adını yazabileceğimi düşünüyordum.

2 Mayıs 2020 Cumartesi

aklınızı başınıza toplamaya karar verdiğinizde / edebi özellik yoksunu iç dökmeleri 2

Bir sürü başlık buldum, her birine duygusal sebepler yükledim ama en son blog yazısı yayınladığımdan beri klavyenin başına oturmadım. Ve sanırım aklımdaki düşünceler harici hiçbir şeyi değiştirmedim. Hepimizin -belki de sadece benim gibilerin- yaptığı gibi sağa ve sola yuvarlandım.
Beni harekete geçiren başlığın başka olması, bilmiyorum depremler yapan şeyler olmasını bekliyordum. Öyle olmadı, beklenen genellikle sonuçtan farklı oluyor benim evrenimde. Konu kendimle ilgili sıkıntılarımsa eğer.

(yazı molası verir)

24 Nisan 2020 Cuma

ne yapıyorum / edebi özellik yoksunu iç dökmeleri 1

başımı kendi koyduğum bir kayaya bugün çarpınca fark ediyorum bunu.
ben ne yapıyorum ? soruyorum kendi kendime, hakikaten niye yapmaya başladın bunu ! -bu diyince bütün özneler de yok olmuş oluyor- bir amnezi içerisine düşüyorum, amaçsız, benliksiz.
özne her şey oluyor. anlık bir suçlamadan, beşer senelik suçlamalara yürüyebiliyorum böylece ben. kafamın içinde başka bir ''ben'' daha olup ona bağırıyorum yahu niye yaptın kardeşim, zorun neydi ? diyorum, ses yok  polis oluyorum, tutukluyorum kendimi, yargılıyorum, savunan avukat benim, savcı benim, kayayı ben koymuşum. ama hakim koltuğu sadece yankı seslerinin söylediklerini karar veriyor. bomboş sonsuz bir oda var, bembeyaz. oraya geri dönmüşüm sanki.

''bu zorluklara değecek mi ?
diğer şeylerden vaz geçince,
kurulu düzenlerini rutinlerini bozunca
devam edebilecek misin yaşamaya ? ''