3 Haziran 2020 Çarşamba

instabloggercilik yalanı

alternatif başlık: keşfetinize düşen en minimal instagram hesabı 
-bu yazının kısa hali @tuhafsdiary hesabında bulunmaktadır-  


Gününüze uyandınız. birkaç işinizi hallettikten sonra oturdunuz evde bir yere. İnsan bu durur mu yerinde, bir aksiyon lazım. eliniz instagram hesabınıza gidiyor. Tıklıyorsunuz. Şimdi takip ettiğiniz sayfaların gönderilerine şöyle bir göz ucuyla bakıp (çoğunlukla hızlıca iki kere tıklamak suretiyle kalp atarak ve okumadan) hızlıca ilk gözden geçirmeyi bitirdiniz.


Hangimiz sabah akşam yulafla besleniyoruz ? Kaçımızın bütün kulaklıkları JBL, hoparlörleri JBL ve kaçımızın Macbook'u var ? Kaçımız ders çalışırken yanından Ipad'ini eksik etmez? Kaçımız su gibi Starbucks kahveleri içiyoruz ?
Sadece bu kadar mı sandınız? 



Kaçımız bilyorlarca kitap okuduk, kaçımız kargoyla gelen kitapları çabucak hüpletti? Bunu yapan çok güzel insanlar var fakat herkes öyle mi? Hangimiz 7/24 dünyanın en kaliteli en estetik en anlamlı filmlerini izliyor? Kötü film izlemeyen var mı gerçekten ? Kaçımız başına bir sıkıntı gelince lak diye ders çalışma düzenine geri dönebiliyor? En iyi çalışanımız bile çok zorlanırken... Kaçımız bazı garip zamanlarda garip müzikler dinlemiyor? 

Hangimizin hayatında atlatamadığı travmalar yok? Hangimiz birilerini terk etmedik? (bazılarımız bunu eşşekçe ve alçakça yaptı, onlara buradan selamlar) 
Kaçımız masum ? 
Ne idüğü belirsiz, özgün olmayan profiller arasında dolaşırken robotlaşmış instagram bloggerleri gördüm. Orada sıkışmış bir insan olarak kendimle ropörtaj yaptım.




yulaf meselesi en gıcık olduğum konu sanırım ^^ ..
Ben, ufak tefek kaçamaklarda çikolatalı yulaf yiyorum- yiyebiliyorum çünkü midem kaldırmıyor (sabah akşam yulaf yenmez yahu arkdşlr lütfen). Takipçi kasmak için bunu yemek zorunda değilsiniz. Gerçek olan kahvaltı, diğer çoğu insan gibi sabah kahvaltıları... Herhangi bir yumurta çeşidine kahvaltılıkların eklenmesi ile oluşuyor. Acıkırsam eğer öğün değilse ufak tefek bir şeyler yerim. Gerçekten sevenler oluyordur, amenna. Ama gelin açık konuşalım. Tatsız tuzsuz bu malzeme her öğün her gün yenecek gibi değil.

öğrenciyim, öğrencisin, öğrenciyiz...
Bu konuda çok fazla bir şey söylemeyeceğim, her şey ateş pahası. Arada bir doğum günümüzde falan para biriktirip birkaç şey alınabilir. Fakat niçin hep aynı şeyleri alıyoruz ? Neden JBL, sevdiğin için mi yoksa instabloggerinde mi gördün ? Tabii ki birilerinin buna gücü yetebilir. (herkes fukara değil tuhafcım) . Fakat, herkes aynı şeyi yapınca benzer efektler içinde kaybolmuş aynı hesabı geziyor gibiyiz, bunu fark etmediyseniz hemen ufak bir bakış atın, ne dediğimi anlayacaksınız ... Takipçi kasmak için para savurmak zorunda değilsiniz.

kahve tutkunuysanız su yerine kahve için !!  ...
White mocha sevsem bile, çılgınca su gibi mocha içemiyorum. (Yani bazı durumlarda da bir kahveye 20 lira vermek istemiyoruz heheh.)  Kahve de dünyanın en sağlıklı şeyi değil zaten. Peki kaçımız anamızın karnından çıktığımızdan beri spotify'da chill listeler oluşturuyor ? Takipçi kasmak için başkası olmak, dinlemeyi sevmediğiniz şeyleri popüler diye kulaklarınıza tıkmak zorunda değilsiniz.

Bazen kitap okuyamıyorum. Zilyon tane şehir ve ülke gezemedim . Ne gariptir  hayatımın büyük bir bölümünü küçük bir şehirde geçirdim. Bazen iğrenç filmleri başrol oyuncularını sevdiğim için izliyorum. Bazen hiç popüler olmayan şeylere fangirllük yapıyorum. Yaşlı işi gibi gelse de klasik müzik dinlemekten hoşlanıyorum. Başıma bir şey gelince bir sene boyunca etkisinde kalabiliyorum. Çünkü insanım herkes gibi. Hayatımdaki her şeyi berbat ettiğim bir dönem oldu ...ve içinde bulunduğumuz dönem bunlardan biri.... 
:) Herkes bana iyi davranmadı ve hepsinden güçlü kalkamadım, bulunduğum yerden hep memnun değilim...

Takipçi kasmak ve daha çok etkileşim almak için yalan postlar atmak zorunda değilsiniz.


ekranın arkasındayken...
Bütün bunları kullanan içten güzel, özgün bloglar görmüyor değiliz. Onların da zaten kalbini seçebildiğimiz için iyi olduğunu düşünüyoruz sanırım.

Hayatın ve insanların, görünenin aksine yıkıntılar barındırabileceğini bilmek; her durumda en kıymetlisi. Bir insanı sevmek ve onun travmalarını görmek dünyanın en şefkatli huyu. Bu travmaları gördükten sonra onu terk etmemek, en vefalı işlerden biri. Birini incitip pişman olmak, en güçlü huylarından biri. Özür dilemek insan işleri arasında en havalı işlerden biri. Özrü kabul etmek, aylara yıllara küslük sarkıtmamak da en affedici kalplerin özelliği.
 İnsan olmak, ekranın arkasına saklanmaktan daha fazlası... 
.
.
(*dış mekan örneklerinde, pandemi durumlarında evde olmamızı göz ardı edelim. selamlar ♥)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder